Köpük Cafe - Ankara

 
 
Kentpark Alışveriş Merkezi içinde Arkadaş Kitabevi’nin sesiz, sakin, huzurlu köşesi “Köpük Kafe”. Kitabevi içinde kafe fikri çok çekici. Köpük Kafe hem kitapseverlere hem de lezzeti arayanlara hitap eden bir mekan. Kitabınızı okurken biryandan da kafenin özel çaylarının, kahvelerinin, tatlılarının, sandviçlerinin tadına bakabiliyorsunuz.
Mekanda Kitap okumanın dışında satranç oynamak, 1 saatlik ücretsiz internet kullanımı, günlük gazeteleri okumak, keyifli sohbetler yapmak mümkün.

 
Hem iç mekanda hem de dış mekanda oturma yerleri bulunan Köpük Kafe' nin masalarında jtech servalert ( garson uyarı sistemi) kullanılıyor. Masanızda bulunan düğmeye bastığınızda garson geliyor ve kimseyi rahatsız etmeden sipariş verebiliyorsunuz. 

 
Kitabevinin içinde bir çok yerde oturma alanları  oluşturularak , kitapları rahat rahat inceleme imkanı sunulmuş.
( Bu fotoğraf  www.arkadas.com.tr sitesinden alınmıştır)
 
 
Öğle vakti hafifi bir şeyler yemek istediğim için Köpük Kafe'de tercihim kaşarlı tost oldu. Bol kaşarı, elma dilim patates ve Rus salatası ile servis edildi. Tek eleştirim Rus salatasına. Garnitür olarak yeşillik konulmasını tercih ederdim.
 
 
İtiraf edeyim ben bu kafeye en çok çayı için geliyorum. Rengi ,kokusu muhteşem. Her serviste  çayın, kahvenin  yanında Belçika bisküvisi "Lotus" ikram ediliyor. Bu bisküvinin de hastası oldum ( alışveriş merkezi içindeki Rossmann' da bulabilirsiniz).
 
 
Bol köpüklü Türk Kahvesi

 
 Kafede küçük bir tatlı büfesi mevcut. Bu sefer tercihimiz makaron oldu. Makaronlar için çok çok iyi diyemem ama iyi diyebilirim.
 
 
 Ben bu fincanları ve kahveleri çok beğendim derseniz satın almanız mümkün.
 
Yorum: Arkadaş Kitabevi'ndeki kitapları incelerken güzel bir kahve ya da çayın size eşlik edebileceği  nezih, sesiz bir ortam. Nata Vega AVM içinde bir şubeleri daha var. Bu şubede de aynı kalite ve lezzet bulduk.
 
Fiyatlar: Çay 3 TL, Tost 6.50 TL, makronlar 3.5 TL
Adres: Arkadaş Kitabevi Kentpark Şubesi: Kentpark Alışveriş Merkezi Eskişehir Yolu 7.km No:164/2 Kat No:103
06520/ANKARA Tel:0312 219 92 42 Fax:0312 219 92 47
 
Devamı

Kahveci Seddar Bey - Gaziantep


Gaziantep' te tarihi Gümrük Han' dayız. Gaziantep gezi notlarımda kısaca buradan bahsetmiştim. 1878- 1878 yılları arasında Hacı Ömer efendi tarafından yapılmış tek avlu iki katlı bir yapı. Geçmişte üst kat yolcu hanı, alt kat ise ahır ve depo olarak kullanılmış. Bugün ise alt katı yaşayan müze olarak kullanılmakta. Gaziantep' e özgü geleneksel  el işleri sergilenmekte. Üst katta ise 4-5 tane hediyelik eşya satan dükkan bulunmakta. 
 
Gümrük Han'ın içindeki yaşayan müze ve dükkanları gezip dinlenmek için  avlu içindeki "Kahveci Seddar Bey'e" yöneldik. Karşılaşacağımız sürprizden habersizce...


 
Kahveci Seddar Bey kapısındaki "Osmanlı dibek kahvesi kırk yıl damağınızda kalır tadı." Sloganı ile dikkatimizi çekti. Otantik giyimli hanıma Osmanlı Dibek Kahvesi siparişimizi verip beklemeye  başladık.

Fincanda iki renkli bir kahve geldi. Özel bir teknikle, fincanın içinde pişirilen kahvenin yarısı açık renk yarısı koyu. Fincanın iki tarafından ayrı ayrı yudum aldığınızda lezzetler de farklı. "Nasıl yapıldığını görebilir miyiz?" diye sorduğumda  "Kaç televizyon programcısı geldi göstermedik üzgünüz!" cevabını aldık. Kahveyi hazırlayan hanımdan, bize dibek kahvesinin özelliğini anlatmasını rica ettik.
 
Fincanda Pişen Osmanlı Dibek Kahvesi'nin Özelliği :Kahve çekirdeklerinin dövülmesi ile elde edilen kahve su ve şeker ile yoğun kıvamda fincanda pişirilerek hazırlanıyor. En büyük farkı lezzetinin ve damakta bıraktığı hissin farklı olması. Bunun nedeni ise hem dibek denilen taşlarda dövülerek elde edilmesi hem de cezvede değil direk içileceği fincanda pişirilmesi. Özellikle pişme işleminden dolayı bir tarafı ipeksi bir doku ile leziz bir kıvam sunarken diğer taraf daha yoğun telve ve tat vermekte. Kahve hazırlanırken her fincan tek tek ve kişiye özel hazırlanmakta.
Çeşitleri; Sade, Damla Sakızlı, Çikolatalı, Kakuleli (Helli)
 
Yorum: Tarihi bir mekanın içinde rastladığımız bu kafe bizi çok mutlu etti. Hem sunum hem lezzet olarak çok farklı ve özeldi.

Fiyatlar: Osmanlı Dibek Kahvesi 5 TL. Su ve lokum eşliğinde.

Adres: Telefon 0536 467 44 80
Karagöz Mah. Gümrük Cad. NO:14 / 5
Tarihi Gümrük Hanı
Şahinbey, Gaziantep 
https://www.facebook.com/KahveciSeddarBey

                                   http://kahveciseddarbey.com

* * * * *  Bence
 
Fiyat    :* * * * * 

Lezzet  :* * * * *

Mekan :* * * * *
 
Devamı

Prag Gezi Notları


Bir haftalık Polonya gezimizin son gününü Prag'a ayırdık. Kaldığımız yer Polonya'nın güneyinde  ve Çek Cumhuriyeti ile sınır olunca ( Rybnik  ) Prag'a gitme fikri çok cazip geldi. Grup kalabalık olduğu için de tren yerine araç kiralamayı tercih ettik. Sabah 7 de yola çıkıp 11.30 da Prag'a ulaştık. Zaman sınırlı. Gece yola devam edip ertesi gün Varşova havaalanından uçağa binip Ankara'ya döneceğiz. Hal böyle olunca İnternette kısa bir araştırma yapıp "Eski Prag" 1. bölgeyi gezmeye karar verdik. Prag'da semt mantığı yok, şehir 20 bölgeye bölünmüş.
Prag Çek Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri. II. Dünya Savaşı yıllarında çok fazla zarara görmediği için birçok tarihi ev ve mekanı görmek mümkün oluyor. Prag için birçok sıfat kullanılmış "Altın şehir, Masal Şehri, Avrupa'nın kalbi, Şehirlerin anası" Bence bu sıfatların hepsini fazlasıyla hak ediyor.

Geziye Prag Kalesi'nden başladık.
 Prag Kalesi, Guinness Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en büyük antik kalesiymiş. Şehrin ortasından akan nehir, eski evler ve Charles Köprüsü muhteşem gözüküyor.
Kenti ikiye bölen nehir, kent tarihi boyunca ressamlar, şairler ve müzisyenler için ilham kaynağı olmuş. Nazım Hikmet de 1956-58 yılları arasında Prag’da yaşamış ve memleket özlemini mısralara şöyle dökmüş...

Şair memleketten uzak,
hasretten delik deşik
Eski Kent'te duruyordu.
Meydanlıkta yapayalnız
Gotik duvar üstünde
Hanuş ustanın saati
On ikiyi vuruyordu.
Ve çanları çalan ölüm
Ve yukarda öttü horoz
Şair memleketten uzak,
Hasretten delik deşik
Etrafına dalgın baktı


Saint Vitus Katedrali
Kalenin içinde Saint Vitus Katedrali, bir manastır ve birkaç kule ve müze var.
Gotik mimarisinin başarılı örneklerinden olan katedral, Prag'ın simgelerinden biri. Katedralin ilk kısmını gezmek ücretsiz. Tamamı için bilet almak gerekiyor.


 Kafka Müzesi

Tesadüfen girdiğimiz bir sokakta Franz Kafka'nın müzesi ile karşılaştık. Ünlü edebiyatçı Prag'da doğmuş. Müze kapalı olduğu için içini gezemedik. Labirent şeklinde ilginç bir müze olduğunu okumuştum. Müze Charles Köprüsü'nden de gözüküyor. Köprüye çok yakın konumda. Bahçesindeki ilginç iki heykelin fotoğrafını çekip yola devam ettik.

           Şehrin başka bir bölgesinde gezerken  yine Kafka'nın heykeli ile karşılaştık ve önünde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik...

Dünyanın En Dar Sokağı

Müzeden henüz çıkmışken karşımıza tescilli, dünyanın en dar sokağı çıktı. İki bina arasına sıkışmış sokakta karşılıklı geçiş mümkün değil. Bu nedenle sokağın iki ucunda kırmızı ve yeşil ışık konularak yaya trafiği düzenlenmiş. Sokağa birisi girdiğinde öbür uçtaki kırmızı ışık yanıyor ve karşı taraf beklemeye geçiyor.


Kuklalar
Geziye biraz ara verip yolumuzun üzerindeki kente özgü kukla dükkanlarını gezdik. Fiyatları oldukça yüksek. Prag magnettleri ve yine kente özgü cam törpü vb. küçük hediyelikler alıp yola devam ettik.

Charles Köprüsü ( Karl Köprüsü)

Nihayet  Kentin en önemli simgelerinden olan Charles Köprüsü'ndeyiz.  Vltava Nehri üzerinediki köprü 14. yüzyılda inşa edilmiş. Üzerinde 30 yakın heykel var.


Köprü o kadar kalabalık ki fotoğraf çekmekte ve yürümekte zorlandık. Müzisyenler ve satıcılar buraya ayrı bir renk katıyor. Hava kararınca köprüden bir kez daha geçtik. Şehrin, gece bir başka güzel olduğuna tanık olduk... 


Astronomik saat

 Prag'ın ara sokaklarında biraz gezip rotamızı Astronomik Saat'e çevirdik. Bu saat de şehrin simgelerinden. Ortaçağdan kalma bir saat. Hanuş usta tarafından yapılmış. Saatin önü turist dolu. Her saat başı, İsa'nın 12 havarisi pencerenin önünden geçerek ufak bir gösteri yapıyor. 3-4 dakika süren gösteri horozun ötmesiyle son buluyor. Biz de gösteriyi izleyebilmek için saat başını bekledik.


Astronomik Saat' in bulunduğu meydan


Tyn Kilisesi

Astronomik Saat'in hemen yanında Tyn Kilisesi var. Gotik mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Masallardan çıkmış bir görüntüsü var. O kadar heybetli bir yapı ki şehrin birçok yerinden görünebiliyor.


Belediye Binası

Belediye binası değil opera binası gibi. İçine girdiğimizde zaten sanat amaçlı kullanıldığını gördük. Burada konser ve sergiler düzenleniyormuş.


Jan Hus Anıtı

Eski Şehir Meydanı'nın ortasında Astronomik Saat'e çok yakın bir konumda Jan Hus Anıtı bulunuyor. Etrafında ise birçok yiyecek satan kafeler, büfeler var. Jun Hus Prag'ta önemli bir filozofmuş. Bu heykel 1415 yılında kazıkta yakılmasının anısına  ölümünün 500. yıl dönümünde meydana yapılmış.

7 saat çok kısa molalar vererek ve yürüyerek şehri gezdik. Bir güne çok şey sığdırdık diye düşünüyorum. Hepimiz çok yorgun ancak bir o kadar da mutlu.   Kısa bir süre için de olsa bir masal şehrinde yaşadık...

Devamı

Öz Terme Pide - Samsun

 
Hafta sonu için eşimin memleketi Ünye'ye giderken Samsun merkezde mola verip kısa bir şehir turu yaptık. Acıkınca da "Ne yesek?" arayışına girdik. Pide ya da balık. Zaman sınırlı olunca tercihimizi pideden yana kullandık. "Karadeniz Pidesi" adıyla bilinen "Samsun Pidesi" buranın ve özellikle: Bafra ve Terme ilçelerinin en önemli yemeği. Samsun merkezde Atatürk Heykeli karşındaki "Öz Terme Pide" salonundayız. Menüde pide dışında sulu yemekler ve kebap çeşitleri de var.

Terme Pidesinin diğer bölgelerdeki pidelerden ayırt edici özelliği açık olarak kara fırında pişirilmesi, malzemesinin bol olması, kıymalı pidenin içine kavrulmuş kıyma ve soğan dışında bir şey kullanılmamasıdır.

Bafra Pidesinin özelliği ise; kara fırından çıkarılan  pidenin sıcaklığı geçmeden  pidenin ortasının bıçak yardımıyla açılarak içerisine tereyağı parçacıkları konulması, üzerine de tereyağı sürülerek kare ya da baklava dilimleri halinde dilimlenerek servis edilmesidir.

 
 Kıymalı kapalı Terme Pidesi
 
Samsunda pide açık ve kapalı olmak üzere iki türlü yapılıyor. Kıymalı pidenin kapalı olan öneriliyor. Nedeni kıyma kavrularak kullanıldığı için açık pidede iç harcı dökülebiliyor. Pideler dikdörtgen ya da uzun tahta paletler üzerinde altına ince kağıt serilerek servis ediliyor. Bence güzel bir sunum. Ayrıca alta konulan kağıt,  pide ile tahtanın temasını kestiği için daha da hijyenik oluyor.
 
 
Kıymalı kapalı pidenin içinde soğan ve kavrulmuş kıyma kullanılmış. Diğer yöreler ait kıymalı pide içlerinde kıyma çiğden, iç harcına da domates, yeşil biber kullanılıyor. Hamur son derce ince ve lezzetli. Benim için zaten pidede hamurun ince olması çok önemli. Hamur kalın olunca börek yemiş gibi oluyorsunuz.
 
 
Kaşarlı yumurtalı açık pide
Kaşar tamamen erimiş, yumurta beyazı pişmiş, sarısı pişirilmeden geldi masamıza. Hamur yine çok ince açılmış ve gevrek.
 

 Kuşbaşılı kaşarlı açık pide
 

  Pastırmalı yumurtalı açık pide
 

Kavurmalı yumurtalı açık pide

 
Salata ikram olarak geldi. Bir özelliği yoktu.

Yorum: Pidelerin hepsi bizden tam not aldı. Hepsi birbirinden lezzetli, hamuru ince, gevrek. Kalabalık gidince de bir çok pidenin tadına bakma imkanı bulduk. Menü oldukça zengin. Sadece pide de bile 18 çeşit mevcut. Mevki olarak Samsun merkezde olması nedeniyle ulaşımı kolay. Mekan iki katlı. Üst kat aileler için ayrılmış. Anadolu'nun bir çok yerinde bu uygulamayı görüyorsunuz.

Fiyatlar: Kıymalı sade pide 7.50 TL, Kaşarlı yumurtalı Pide 12.50 TL, Pastırmalı yumurtalı 14.50 TL, Kuşbaşılı yumurtalı 13.50 TL.

Adres: Cumhuriyet Caddesi No: 34 ( Atatürk Heykeli Karşısı) Samsun Tel: 0362 432 33 38-432 88
http://www.oztermepide.com/


Devamı

Wieliczka Tuz Madeni- Polonya

 
 Bir haftalık gezi için geldiğimiz Polonya' da, ikinci günümüzü Wieliczka Tuz Madeni' ne ayırdık. Burası Krakow kentine yaklaşık 1 saatlik uzaklıkta. Polonya'nın en çok turist çeken yerlerinden biri. Madenin en önemli özelliği, dünyanın en eski tuz madenlerinden olması (1978 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmış). Wieliczka Tuz madeni 1996 yılında düşük tuz fiyatları ve madendeki bir çökme nedeni ile kapatılarak müzeye dönüştürülmüş.
 
 Madenin tavanı 327 metre yükseklikte. En dip nokta ise 3 km. Ziyaretçilerin gezebildiği güzergah 3.5 km. İçeride tamamen kaya tuzundan oyulmuş bir katedral ve heykeller bulunan madeni gezmek için girişte biletinizi alıp, size verilen rehber eşliğinde tura başlıyorsunuz. Tek gezmeniz mümkün değil.
 
 
Tuz madenine inmek için tahta merdivenler kullanılıyor. 
 
 
 
Düz yol olan yerlerde ise ağaçtan kolanlarla desteklenmiş tünellerden geçerek madeni dolaşabiliyorsunuz.
 
 
Geziye başlarken madendeki insanların ve mitolojik karakterlerin heykelleri sizi karşılıyor.
 
 
 
Heykellerin bir kısmı ve şamdanlar tuzdan yapılmış.
 
 
Madende bir yeraltı gölü bile var.
 
( Bu fotoğrafı ben çekmedim yabancı bir siteden aldım. Benim çektiğim çok karanlık çıkmıştı. Ortam çok karanlık olduğu için genelde fotoğrafların parlaklık ayarını değiştirerek kullanabildim.)
 
 
Tuz madenini gezerken tuzun nasıl işlendiğini de heykeller ve diğer görseller aracılığı ile öğreniyorsunuz.
 
 
Madenin sonunda yine kaya tuzundan oyularak yapılmış bir katedral, toplantı salonu, ve hediyelik eşya dükkanı var.
 
Muhteşem bir müze. Yerin altında, tuzdan oyularak  bir şehir inşa edilmiş. Yürüyerek 135 metre indiğimiz tuz madeninden içi loş, daracık ve çok köhne bir asansörle yukarı çıktık. Aklımda  kalan son şey, karanlık nedeni ile asansördeki arkadaşlarımın korkudan attığı çığlıklar... 
 
Devamı

Auschwitz Nazi Toplama Kampı - Polonya

 
Bir haftalıktık gezi için Polonya Krakow'dayız. Ankara-Münih, Münih'ten aktarmalı olarak Krakow' a geldik. Havaalanından araç kiralayıp, 40 dakikalık bir yolculuğun ardından ilk olarak Auschwitz esir toplama kampını ziyaret ettik.
 
II. Dünya savaşı yıllarını ve Nazi toplama kamplarını anlatan "Piyanist, Schindlerin Listesi, Hayat Güzeldir, Çöküş, Çizgili Pijamalı Çocuk vb." filmlerini defalarca izlemiş biri olarak merak içindeyim. O insanların yaşadığı yerleri, yakıldıkları, kurşuna dizildikleri yerleri görmenin sarsıcı olacağını bilerek geziye başlıyorum.
 
Danışmadan bilet ve rehberimizi duyabileceğimiz kulaklıkları alıp kampa giriyoruz. Kamp, araba ile birbirine 5 dakika uzaklıkta iki bölümden oluşuyor. Biz birinci bölümdeyiz. Burası 1979 yılında UNESCO tarafından İnsanlığın Kültür Mirası listesine eklenmiş.
 
 
Kampın girişinde büyük bir kapı ve kapının üzerinde "Arbeit Macht Frei  (çalışmak özgür kılar) " yazısı sizi karşılıyor. Ebetteki gerçekçi bulmadım bu sloganı. Çünkü bu insanlar çalıştıkça tükenmiş, hastalanmış, çalışamayacak hale geldiklerinde de öldürülmüşler. Ortalama 6 ay içinde ölen tutsaklar, en ağır şartlarda günde en az 10 saat çalıştırılmışlar.
 
II Dünya savaşı Nazi Almanya'sı tarafından kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalışma ve imha kampı burası. Bu kamplarda sadece Yahudiler değil ari ırk yaratmak adına, Romen, eşcinseller gibi Nazilerin düşman ilan ettikleri 6 milyon kişi öldürülmüş. Auschwitz Kampına da 1.3 milyon insan yerleştirilmiş ve 1.1 milyonunun öldüğü tahmin edilmekte.
 
 
Kampa nerelerden esir getirildiğini gösteren harita
 
Kampa getirilen insanlar, Kanada'ya götürülerek orada refah içinde bir hayat sürecekleri söylenerek kandırılmışlar. Trenden inen bu insanlar doktor tarafından iki guruba ayrılmış. Çalışabilecek durumdaki sağlıklı olanlar ve çalışamayacak durumdaki erkek, kadın, çocuk, yaşlı, sakat, çingene, hamile ve eşcinseller. İkinci guruptakilere panik olmamaları için, "Duş alıp, giysilerinizi değiştirmeniz için sizi barakalara götüreceğiz " diye aldatılmışlar. Ardından duştan su yerine gaz verip bu insanları öldürmüşler.
 
 
Kamp girişinde guruplara ayrılan insanların görüntüsü.
 
 
Kampın girişinde esirlerin getirilişleri resmedilmiş.
 
 
Kampta 28 baraka var. Barakların içinde burada yaşamış kadın, çocuk, erkelerin kullandıkları eşyalar, SS subaylarını çektiği Yahudi fotoğrafları, cam bölmeler ardında sergileniyor. Barakaların dışında insanların asıldığı darağaçlarını, kurşuna dizildiği  ve insanların yakıldıkları yerleri görüyorsunuz. Kampın etrafı elektrikli dikenli telle çevrilmiş.
 
 
 Yan yana dizilmiş diğer barakalar. Her barakada farklı bir tema var. Özel eşyalar, yatakhaneler vb. Gezerken bu vahşet karşısında ruhen darmadağın oluyorsunuz.
 
 
 Vahşetin tüm ayrıntıları fotoğraflanmış ve baraklarda sergileniyor.
 

 Esirlerin kurşuna dizildikleri duvar.
 
 
Esirlerin kaldığı yatakhaneler.
 
 
Esirlerin saçları.
 
Yakılan esirlerin saçları kumaş fabrikalarına yollanarak kumaş yapılıyormuş. Müzede bu saçlardan dokunmuş kumaşlar da sergileniyor.
 
 
 Sakat esirlerin protez kol, bacak, baston vb. eşyaları

 
 Esirlerin kullandıkları mutfak eşyaları
 

Esirlerin valizleri.
 
Esirler çalışmaya geldiğini sandıkları için yanlarında valiz, kap kacak, erzak, değerli eşyalarını da getirmişler. Herkese bavullarının üzerine isimlerini ve nerden geldiklerini yazmaları istenmiş. Onlara eşyaları çalışma bitince verileceği söylenmiş. Bu asla gerçekleşmemiş. İsim yazılı bavullar ayrıştırılarak istiflenmiş.
 
 
 Gözlükler
 
 
 Ayakkabılar
 
 
Esirlerin yakıldığı fırınlar.
 
Yahudi mahkumların cesetlerinin yakıldığı fırınlar. Küller ise sabun yapımında kullanılmış. Bir kısmı da gübre olarak tarlalara dökülmüş. Bu fırınlar günde 4 bin kişiyi yakacak kapasiteye sahipmiş.
 

Burası için yazılacak çok şey var ancak burada nokta koymak istiyorum. Tarihteki insanlık ayıplarından en ağırının yaşandığı bu kampı görmek çok sarsıcı ancak bir o kadarda öğreticiydi. Üstün ırk yaratmak adında yapılanlar...
 
Auschwitz, Krakow, Polanya
Devamı